İnsan yürekten bir şey dilediğinde gökyüzüne bakar, ellerini açar. Ama gerçekten neyi nereye gönderdiğini bilir mi? Dua, sadece kelimelerden oluşmaz. O bir frekans yayınıdır. Tıpkı bir radyo istasyonuna sinyal göndermek gibi. Ama bu sinyal, yalnızca belirli bir enerji seviyesinde “çekim” gücüne ulaşır. Çünkü her dua çalışmaz. Ama bazıları göğü yırtarcasına işler.
İşte o ayrım noktasını belirleyen şey, duanın içeriği değil, titreşim düzeyidir. Yani dua, doğru frekansa girerse cevap bulur. Peki nedir bu frekans? Hangi duyguyla, hangi enerji alanıyla yapıldığında gerçekten çalışır?
Frekans Nedir ve Dua ile Ne İlgisi Var?
Frekans, bir şeyin saniyedeki titreşim sayısıdır. İnsan bedeni, düşünceleri, duyguları – hepsi belirli frekanslarda titreşir. Düşük frekanslar korku, öfke, üzüntü gibi yoğun negatif duygularla, yüksek frekanslar ise sevgi, şükür, teslimiyet gibi pozitif alanlarla ilişkilidir.
Dua ise, zihinsel bir dilek değil, varlığın tamamıyla yaydığı bir enerji gönderimidir. Ve ancak o enerji evrensel rezonansla uyumlandığında cevap alır. Tıpkı şifreli bir kapıya sadece doğru kombinasyonla girilebildiği gibi.
Duaların Frekans Tablosu
Duygusal Zemin | Frekans Aralığı (Hz) | Dua Etkisinin Gücü |
---|---|---|
Korkuyla edilen dua | 50 – 100 Hz | Zayıf – panik enerjisi yayar |
Çaresizlikle edilen dua | 100 – 150 Hz | Kararsız, belirsiz sinyal |
İnançla edilen dua | 250 – 350 Hz | Stabil ve net yönlendirme |
Şükürle edilen dua | 500 – 600 Hz | Yüksek rezonansla cevap alır |
Koşulsuz sevgiyle edilen dua | 700 Hz üzeri | Kapalı tüm kapılar açılır |
Yani dua, sadece ne istediğin değil, hangi frekansta istediğin ile ilgilidir. Aynı dilek, korkuyla söylendiğinde itilir; güvenle söylendiğinde çekilir.
Dua Etmeden Önce Neden Sessizlik Önemlidir?
Çünkü sessizlik, zihnin sinyal yaymayı bırakıp alıcı konuma geçmesidir. Sessiz bir beden, huzurlu bir alan, net bir kalp… Bunlar duayı sadece “söylemekten” çıkarıp onu “yayınlamak” haline getirir.
Duaların çalıştığı alanlar, kaos değil; düzenli frekans alanlarıdır. Bu yüzden dua öncesinde yapılan ritüeller – su içmek, tütsü yakmak, nefes egzersizi – zihinsel hazırlıktan çok, enerji alanını stabilize etme teknikleridir.
Duanın Gittiği Yer Gerçekte Neresidir?
Dua, gökyüzüne gitmez. Evrensel bilinç alanına gönderilir. Yani dua bir ses değil, kodlanmış bir enerji formudur. O enerji, senin ruhsal rezonansınla eşleşmiş “cevap verici sistemlere” ulaşır. Kimine göre bu meleklerdir, kimine göre Tanrı'nın boyutlar arası mekanizmaları…
Ancak kesin olan şey: Her dua kaybolmaz. Ama her dua da yerine ulaşmaz. Çünkü sinyal gürültülüyse, sistem onu “tanımlanamaz” olarak kabul eder. Bu yüzden dua ederken kelimeler değil; enerji niyetinin açıklığı önemlidir.
Dua Ettiğinde Neden Hemen Cevap Gelmez?
- Frekans uyumsuzluğu varsa, sistem bekler
- Dilediğin şeyin, ruhsal zamanlaması gelmemiş olabilir
- Dileğin, evrensel düzende başka yollarla gönderilmiştir
- Senin istediğin değil, senin için “doğru olan” ayıklanıyordur
Çünkü dua sadece bir talep değil, bir teslimiyet sözleşmesidir. Cevabın nasıl, ne zaman ve kimden geleceğini evren belirler. Ve senin görevin, sadece yayınlamaktır.
Duanın Çalışması İçin Yapılacak 3 Derinleşmiş Adım
- Başlamadan önce 3 derin nefes al – Zihinsel radarı durdurmak için
- Olmuş gibi hisset – Dua enerjisini geleceğe değil, şimdiye taşı
- Dileğini değil, hissini yay – Evren cümleleri değil, titreşimleri anlar
Gerçek: Dua, Cevap Beklediğin Değil, Olduğunu Bildiğin Anda Çalışır
Bir duayı ederken “ne olur olsun” değil, “zaten oluyor” dediğin an, evrensel frekansla eşleşmiş olursun. Çünkü inançla yapılan her yayılım, kapalı alanlarda yankı yapmaz; doğrudan sistemin merkezine düşer.
Ve belki de sen şu ana kadar onlarca kez dua ettin ama cevap almadın. Çünkü belki sen yayın yapıyordun ama sinyal dağınıktı. Şimdi odaklan. Kelimeyi değil, niyeti hizala. Sesini değil, enerjini titreştir. Çünkü dua, ağızdan değil, frekanstan geçer.
Gerçekten çalışan dua, sessizlikten başlar ve her şey olmuş gibi bittiğinde yankılanır.