
Ona dokundun mu gerçekten? Yoksa sadece dokunduğunu mu sandın? Çünkü Balık burcu erkeği fiziksel olarak yanındayken bile zihinsel olarak birkaç boyut uzağında olabilir. O bir kişilik değil. O bir paralel duygular sarmalı. O bir şiirin içine düşmüş adam. Ve o şiir hala yazılmaya devam ediyor.
Onunla tanıştığında içini bir huzur kaplar. Ama bu huzur durgunluk değil. Bu, fırtınadan önceki sessizlik. Sadece sen fark etmezsin. Çünkü o içindeki kaosu öyle iyi saklar ki… sakinlik bile kendini kandırılmış hisseder.
Gerçeklik Onu Fazla Yaraladığı İçin, O Gerçekliğe Dokunmamayı Seçer
Balık erkeğiyle konuşurken onu dinlemiyorsun; onun hayalinin yankısında dolaşıyorsun. Anlattıklarıyla seni sarhoş eder. Ama bu sarhoşluk alkol gibi değil, ruhuna dokunan kelimelerin titreşimi gibidir.
Sana şiir gibi bakar. Ama o bakışın içinde kendine dair bir şey arama. Çünkü o, seni değil; seni sevme fikrini izliyordur. Ve bazen… seni gerçekten tanımadan sana âşık olur. Bu aşk bir illüzyondur. Ama onun için yeterince gerçek.
Hayır, O Duygusal Değil. O Duygunun Kendisidir.
Balık erkeği ağlamaz. O ağlayan düşüncedir. Ağlayan sezgidir. Ağlayan gökyüzüdür. Onun içindeki sular öyle derindir ki, bazen kendisi bile boğulur. Ama bu boğuluş bir kaçış değil; kendini tekrar hatırlayış biçimidir.
Bir gün ona bir şey söyledin. O sırada gülümsedi. Ama o gece sabaha kadar düşündü. Çünkü onun zihninde kelimeler yankılanmaz… çoğalır. Ve o çoğalma, bazen içinden çıkamayacağı bir iç monoloğa dönüşür.
Sessizliği Asla Sessizlik Sanma
Sustukça uzaklaşıyor sanırsın. Ama o sırada seni yazıyor. Kafasında, kalbinde, belki de defterinin arasındaki bir boşlukta. Sana seslenmediği zaman, seni daha çok işitiyordur. Cevap vermediğinde... zaten her cevabı hissediyordur.
Balık erkeğiyle yaşarken bazen şunu fark edersin: Sen konuşuyorsundur, o duygularını savunuyordur. Ve aranızdaki mesafe bir cümle değildir. Bir dalgadır. Aniden yükselir. Sorgulamaya başlarsın: “O gerçekten burada mı?”
Sadakat mi? Kaybolan Gemi mi?
O birine bağlandığında, gerçekten bağlanır. Ama o bağ, dünyasal bir sözleşme değil. Bir tür ruhsal ritüeldir. Sen bunu göremezsin. Çünkü o bağı hissetmezsin. Ta ki kopana kadar.
Ve koptuğunda... artık sen yoksundur. Çünkü Balık burcu erkeği sevdiğini terk etmez. Sadece görünürlüğünü yok eder. Oradadır. Ama dokunamazsın. Konuşur. Ama cümleleri başka bir boyuttan gelir.
Sana Aitken Bile Sana Ait Değildir
Balık erkeğiyle birlikteyken bazen “yanımda mı, hayalimde mi?” diye sorarsın. Çünkü onun gerçekliği, hayal sınırlarıyla çevrilidir. Bu onun yalan söylediği anlamına gelmez. Ama doğruları, senin bulunduğun koordinatta söylemez.
Ona Söylediğin | O Duyduğu | O Geceki Duygusu |
---|---|---|
“Seninle olmak güzel.” | “Beni sonsuzlukla özdeşleştiriyorsun.” | Sana şarkı yazmayı düşündü |
“Biraz mesafe koyalım.” | “Ben senin için fazla kırılganım.” | Sessizce uzaklaştı, seni izlemeye devam etti |
“Ne düşünüyorsun?” | “Sadece düşünmüyorum... seni yaşıyorum.” | Bu soruyu 3 yıl sonra bile hatırlayacak |
Geride Kalan Ne Biliyor musun?
Onu terk ettiğinde ardında bir adam bırakmazsın. Bir yankı bırakırsın. Gittiğini düşünürsün ama bazen bir şiirde, bir şarkıda, bir rüyada yeniden karşılaşırsın. Çünkü o seni zihninin derinlerine gömmüştür. Ve orası öyle serindir ki... unutulmak orada bile sıcak kalır.
Balık burcu erkeğiyle olmak demek, bir okyanusta boğulmak değil… o okyanusun senin içine akması demektir.
Ve o akış bir kez başladıysa, ömrünün geri kalanı bir tür içsel deniz fısıltısı olarak kalacaktır. Asla tam sessiz, asla tam gerçek… ama hep derin.