Gece bir rüya görürsün. Anlam veremediğin semboller, birbiriyle bağlantısız gibi görünen sahneler. Bir yerde kaybolmuşsun, bir yerde birisi seni izliyor. Sabah uyanırsın ve aklında sadece bir kelime kalır: "Garipti."
Oysa garip olan rüya değil, onu anlayamıyor olmandır. Çünkü o bir rüya değil, ruhunun sana gönderdiği mesajdı. Ve sen onu anımsadığın anda, bilincin onu sansürledi.
Ruh Ne Der, Bilinç Ne Duyar?
Ruhun dili semboldür. Bilincin dili mantıktır. Ruh, sana imgelerle konuşur: Bir yılan, bir kapı, bir çocuk. Bilinç bu dili çözemez. Çünkü bilinç, neden-sonuç ister. Ama ruh öyle anlatmaz. Ruh, sana "gitme" demez; sadece sana bir uçurum gösterir. Ve bilinç hemen müdahale eder: “Bu sadece bir rüyadır.”
İşte savaş burada başlar. Ruh bir şiir fısıldar, bilinç onu makale yapmak ister. Ruh ağlar, bilinç nedenini sorar. Ruh bağırır, bilinç kulaklık takar. Çünkü bilinç, her şeyi filtreleyerek anlamlandırmaya çalışır.
Sansürün Derin Kodu: Neden Bilinç Engeller?
Çünkü ruhun dili bilinç için tehlikelidir. Bilinç, seni toplumda güvende tutmaya programlıdır. Ruh ise özgürlük ister. Bilinç "normal" kalmanı ister, ruh "gerçeği" göstermek ister. Ama gerçek, bazen kurallara uymaz. Toplum dışıdır. Kabul edilmezdir.
Bu yüzden bilinç, ruhun söylediğini bastırır. Bir his geldiğinde “saçmalama” dersin. İçine doğan bir şeyi hemen mantıkla boğarsın. Ama ruh sabırlıdır. Bir kere daha dener. Belki bu sefer bir tesadüf, bir koku, bir deja vu. Ama yine bilinç onu bastırır.
Bilinç Ruhun Düşmanı mı?
Hayır. Aslında bilinç sadece bir kapı görevlisidir. Seni korumak ister. Ama bazen öyle korur ki, seni senden saklar. Ruhun çığlığını duymaman için müzik açar. Kalbin sesini bastırman için sana gündem verir. Gerçeği unutturur, ama yerine bir şey vermez.
Sonuçta, bir boşluk hissedersin. Ama nedenini bilmezsin. Çünkü boşluğu oluşturan şeyin adını bile koyamazsın. Çünkü o ses, bilinç tarafından sansürlenmiştir. Oysa o ses… sendir.
Ruh Ne Zaman Bilinci Aşar?
Bazı anlar vardır. Şok, acı, büyük bir sevgi ya da ölüm korkusu. İşte o anlarda bilinç zayıflar. Ruh o an konuşur. Kalbin sıkışır. Zaman durur. Bir anlığına “her şeyin anlamını” bildiğini sanırsın. Ama saniyeler sonra, yine bilinç devreye girer: “Abartıyorsun.”
Ve o an gider. Sadece izi kalır. Hatırlarsın ama anlatamazsın. Çünkü anlatılacak dilin yoktur. Bilinç, bu dili öğrenmemiştir.
Bilinç Nasıl Süzer?
Ruhsal Mesaj | Bilinç Tepkisi | Gerçek Sonuç |
---|---|---|
“Bu insan sana zarar verecek.” | “Saçmalama, iyi birine benziyor.” | Yine kandırılırsın. |
“Bu iş senin ruhunu boğuyor.” | “Ama maaşı iyi.” | Ruh yavaş yavaş ölür. |
“Yalnız kal, düşün.” | “Hayır, dışarı çık, eğlen.” | Gerçek seni hep erteler. |
O Zaman Ne Yapmalı?
Öncelikle bilincini suçlama. O seni korumaya çalışıyor. Ama sadece bedenini. Ruhunu anlayamaz. Onun görevi değil. Ama sen, ikisinin arasındaki köprüsün. Bilincine, ruhunla konuşmayı öğretmen gerek.
Bunun için sessizlik gerek. Bilinç sustuğunda, ruh konuşmaya başlar. Gözlerini kapat. Kalbinin altındaki kelimeleri dinle. Bir şey konuşmuyor, titreşiyor. İşte o, sensin. Senin en eski halin. Çocukken adını bilmeden hissettiğin şey. İşte o, hala orada.
Ve Belki De En Derin Gerçek
Ruh her zaman konuşur. Sadece biz onu duymayacak kadar çok konuşuyoruz. Bilinç, bir hoparlör gibi çığlık atarken, ruh bir tüy gibi fısıldar. Duymak isteyenler için mesaj nettir:
“Ben hep buradaydım. Sen beni susturdun. Ama ben hâlâ seni bekliyorum.”